Topic-icon Türkiye'de Üniversite Hastanelerinde yeni dönem

13 years 1 month ago - 13 years 1 month ago #1 by salvador
-10 liraya üretilen hizmetin 7 liraya satılmasını isteyen hükümet, dışarıdan gelecek olan kartellere de bunu uygulayamaz diye düşünüyüyorum , ne olur?

-Amerika'da bu karteller doktor fazlalığını istemiyor galiba, ancak türkiyede tıp kontenjanları 2 katına çıktı, bu kartellerin işine gelecek mi?

inşallah maaşlar daha da düşmez...

Please Log in or Create an account to join the conversation.

More
More
13 years 1 month ago - 13 years 1 month ago #3 by eguerre

umc wrote: Her şeyi anladım da, kaç yıllık profesörlere hasta bakımı için ödedikleri parayı bir günlük uzmanla aynı tutmak haksızlıktır. Ya sabit maaşını ona göre ayarlarsın, ya da hast bakım ücretini adaletli dağıtırsın. Bu sistem görünürde akademik hayatını canlandıracak gibi görünse de hocalara "ya bu kötü koşullarda çalışacaksın, ya da özel hayatta başının çaresine bakacaksın" diyerek üniversitelerden kaçıracaktır, ki kaçırmaya başlamıştır. Kaçan hocalar ya özel üniversitelere ya da özel sektöre gidecektir. Uzun vadede bu uygulama Amerikan sisteminin (kapitalist) sistemin istediği gibi sağlıkta ve sağlık eğitiminde devletin elini ciddi şeklide zayıflatacak, kalifiye hekimin devlet bünyesindeki akademik merkezlerde çalışmasını teşvik etmeyecektir, ve kalifiye tüm hekim ve hocaları özel sektöre ya da özel akademik merkezlere mecbur bırakacaktır. Bu da uluslararası sağlık kartellerinin Türkiye'ye girmesine çanak tutacak, ve özel sektörü canlandıracaktır. Bu planlar 10 yıldır yapılmış olup uygulamaya geçirilmesi aşama aşama bugünlere kalmıştır, ve "başarıyla" gerçekleştirilmektedir. İşin acı tarafı bunlar üniversiteleri canlandırma , adalet, "ne kadar hasta bak o kadar kazan" gibi sahte sloganlarla hükümetin seçim masasında meze olurken aslında gerçekte Batı tabanlı kartellerin Türkiye pazarını biraz daha ele geçirmek katettikleri aşamalardan bir tanesidir. Bundan sonraki aşamalar, Amerikan sağlık markalarının Türkiye'yi parsellemesi aşamasıdır. Bunun ilk girişimleri Johns Hopkins tarafından açılan hastane ve bunun reklamının yapılması için hazırlanan "doktorlar" dizi projesidir. Bu tip girişimler az gelişmiş ve sömürge şeklinde işletilen başka ülkelerde çoktan başka aşamalara geçmiştir. Örneğin Johns Hopkins Singapur'da, Harvard Dubai'de, Cleveland Clinic Abu-Dhabi'de benzer operasyonları sürdürmektedirler. Arap ve Uzak Doğu pazarından sonra , sağlık kartelleri gözlerini Türkiye'ye dikmiştir, çünkü Turkiye'nin ekonomisi, nufüsu çok büyüktür ve sağlık hizmetlerinde yeterli elemanı çok fazladır. Bun gibi karteller için çok büyük bir potansiyeldir.

Benim şu andaki fikrimce, üniversitelerdeki tam gün yasası, daha önce özel tıp fakültelerinin açılması ile delinen sağlıktan devletin elinin çekilmesi ve kartellere emanet edilmesi büyük projesinin parçalarından biridir. İşin komik tarafı bu proje Amerika'da halen geçerli olan projedir ve Amerika bu sistemi değiştirebilmek için var gücüyle çabalamaktayken -ki Obama hükümeti tarafından denenmiş ama cumhuriyetçilerin, sağlık,sigorta kartellerinin baskısı ile başarılamamıştır- bizim gibi gelişmekte olan ülkelere daha iyi sömürmelerine olanak sağlayacak bu sistemleri ihraç etmeye çalışmaktadırlar.


Olay tamamen bundan ibarettir ve aynen boyle olmaktadir.

Please Log in or Create an account to join the conversation.

More
13 years 1 month ago #4 by elifson
O kadar çok cümle var ki söylenecek...Hangi ucundan tutsanız elinizde kalıyor.
Hekimler arasında birlik olmadığını düşünüyorum . Hepimiz kişisel çözümler üretiyoruz,bu nedenle de yönetimler istediği herşeyi uygulayabiliyorlar.
Bugün herkes için faydalı olabilecek çözümler üretemiyorsak ,daha ilerde çocuklarımıza dokunacak ; bütün bu kişisel çözüm üretme politikaları, birlikte hareket edememe davranışı..
Sizinle aynı konuda muzdarip olan meslektaşınız ,iki gün sonra tamamen karşınızda bir davranış sergileyebiliyor, ya da tepkisiz kalabiliyor. Nasrettin Hocanın hikayesindeki ; fillerden muzdarip olan halkın padişahın huzuruna varana kadar ortadan kaybolması gibi...

Please Log in or Create an account to join the conversation.

More
13 years 1 month ago #5 by umc

ÜNİVERSİTE HASTANELERİ NEDEN BU DURUMA GELDİ ? NEREYE DOĞRU GİDİYORLAR ?



Üniversite hastanelerinin şu anda içinde bulundukları çıkmaza sürüklenmelerinin temel nedeni, bağımsız işletme özgürlüklerinin kısıtlanarak, Sağlık Bakanlığı’ na egemen olan genelde “popülizm” olarak adlandırabileceğimiz işletme modelinin onlara dayatılmasıdır.



Daha Önceleri Nasıldı ?

Bilindiği üzere, daha önceleri üniversite hastaneleri kendi bağımsız fiyat politikalarını uygulayabilmekteydiler. Hastalardan, ürettikleri hizmet karşılığında oluşan maliyetlerine paralel bir bedel alabilmekteydiler. Hastanelerin işletmesinin önemli bir kısmı, alınan bu farklarla ve özel hasta gelirleriyle dönmekteydi. Çoğu üniversite hastanesinin finansal durumu da, devlet hastanelerinden çok daha iyi durumdaydı. Firmalar genelde üniversite hastanelerine mal vermeye çalışır, devlet hastanelerinden uzak durmaya gayret ederlerdi.



Hacettepe Nasıl Hacettepe Oldu ?

İşte Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri böyle bir işletmecilikle ün yaptı ve en tercih edilen, en ileri işlemlerin uygulandığı hastaneler haline geldi. En iyi olabilmek için de, hastalardan en iyi bedelleri aldı. Hastalar da buna inandığı için, seve seve bu bedelleri ödediler.

Özel hastaların ilgisi ve tercihi bu hastanelerin finansmanında o kadar önemli yer tutuyordu ki, çoğu üniversite hastanesi, SSK ve BAĞ-KUR ile sözleşme yapmak bile istemiyordu, bir kısmı yapmıyordu.

Bahsettiğimiz bu dönemler, 7-8 yıl önceki dönemlerdir. Hatta 4-5 yıl öncesine kadar olan dönemlerdir.

Yeni sistemle Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri, şu anda en borçlu üniversite hastanesi durumuna gelmiş görünüyor.



Daha Sonra Ne Oldu ?

Daha sonra, Sağlık Bakanlığı’ na egemen olan aşırı popülist ve tüm sağlık harcamalarını SGK’ nın ve Maliye’ nin üzerine yükleyen zihniyetin dayatmasıyla, üniversite hastanelerinin işlemlerinden fark alma uygulamasına son verildi ve onların işlem bedelleri sınırlandı, neredeyse bir kasaba devlet hastanesi düzeyine indirildi.

Daha önce bir kolesterol testini 5-6 TL’ ye, bir idrar kültürünü 50 TL’ ye, hepatit B testini 40 TL’ ye yapan üniversite hastanelerinde aynı bedeller sırasıyla 1 TL, 2.5 TL ve 2.9 TL’ ye indirildi.

Tüm işlemlerde benzer bir fiyat tarifesine geçildi.

Artık bir profesör, bir doçentin ürettiği bilginin önemi yoktu. Onların değeri, bir kasaba devlet hastanesinde, çoğu zaman uzmansız üretilen bedelle yakın düzeydeydi.

Üniversite hastaneleri de, daha önce anlaşma yapmadıkları ve yapmak istemedikleri SGK’ nın ve Maliye’ nin ağzına bakar hale geldiler. Özelliklerini kaybetmeye başladılar. Düzleştiler.



Gelinen Son Kaçınılmazdı

Birçok “Akil adam” gidişin bu kaçınılmaz sonu doğuracağını defalarca söylediler. Ancak, Sağlık Bakanlığı’ na egemen olan zihniyete söz dinletemediler.

Sonuçta bu noktaya gelindi. Aslında bu noktaya gelineceğini birçok yönetici biliyordu. Ancak merak ediyoruz, acaba Sağlık Bakanlığı’ ndaki bazı hayalci yöneticiler biliyorlar mıydı ?



Sağlık Bakanlığı’ na Devir Ne Anlama Geliyor ?

Ne Sonuç Doğuracaktır ?

Şu anda, borçlu üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’ na devri konuşuluyor. Bir kısmına çoktan el konulmuş bile.

Bu ne anlama geliyor ? Büyük oranda, bu hastanelerin düzleşmesi ve düz devlet hastanelerine yakınlaşması anlamına geliyor. Böyle bir sürece girmiş bulunuyorlar.

Finansal olarak ise, SGK’ nın ve Maliye Bakanlığı’ nın yükünü daha da artıracaklar demektir. Daha doğrusu, Sağlık Bakanlığı bunlar için de daha fazla talep yapacaktır. Ancak SGK ve Maliye’ nin bu takati var mıdır, orası ayrı mesele.

Gelinen noktada tüm yük yine SGK’ nın ve Maliye bütçesinin üzerine aktarılacaktır. Bilinen basit popülizm denkleminin geldiği sonuç budur. Sağlık Bakanlığı daha fazla isteyecektir. SGK ve Maliye direnecektir. Bütçesinin dayanabildiği yere kadar. Muhtemelen seçimlere kadar. Çünkü, Sağlık Bakanlığı’ ndaki zihniyetin isteklerini karşılamak için Türkiye bütçesinin yarısını bile verseniz yine yetersiz kalacaktır.



Sağlık Sisteminin Finansal Geleceği Yoktur

Üniversite hastanelerinin içine sürüklendiği durum sadece bir örnektir. Özel hastaneler de benzer sorunlarla karşı karşıyadır. Tıp merkezleri, poliklinikler adım adım tükeniyorlar. Muayenehaneler, laboratuvarlar, görüntüleme merkezleri büyük oranda tasfiye edilmiş durumdadırlar.

Sağlık Bakanlığı hastaneleri ve Sağlık Bakanlığı’ na bağlı aile hekimleri vb. kurumlar, finansal yönden göreceli olarak daha iyi durumda görünmektedirler. Ne sayesinde ? Maliye bütçesinden alınan yüksek paylar ve SGK’ dan aktarılan paylar sayesinde (Bildiğimiz kadarıyla, 2011 için, 16-17 milyar TL genel bütçeden ve 13.9 milyar TL de SGK’ dan toplam 30 milyar TL civarında muazzam bir para kullanılıyor).



Sağlıkta Gelecek Nasıl Olacak ?

Üniversite hastanelerinin içine girdiği çıkmaz, aslında tüm sağlık kuruluşlarının çıkmazıdır.

Hizmetin maliyetiyle, satış bedelleri arasında büyük farklar vardır.

Sağlık Bakanlığı (ve SGK) 10 TL’ ye üretilen hizmetin, 7 TL’ ye satılmasını istemektedir.

Bu durum olanaksızdır. Ekonomik olarak işletmecilikte karşılığı yoktur. Tüm kurumların açık vermesi kaçınılmazdır.

Peki bu maliyet farkını kim karşılayacaktır ?

Sağlık Bakanlığı, şimdilik bu farkları genel bütçeden ve SGK’ dan alarak karşılatıyor. Ya onlar bu farkları kısıtlamaya başlarsa ne olacaktır ? Muhtemelen kıyamet de ondan sonra kopacaktır. Bunun ilk ipuçları görünmeye başlamıştır. Seçimlerden sonra, iyice su yüzüne çıkacaktır. Çoğu hastane, döner sermaye dağıtamayacaktır. Aile hekimliği ücretleri düşecektir.

Çünkü sağlık bütçesi belirlidir, sınırlıdır. Daha fazla artırılamaz. Şu andaki miktar bile çok yüksektir. Büyük bütçe açıkları ve cari açıklar pahasına bu bedeller ödenmektedir. Muhtemelen bu bedellerde de kısıntıya gidilecektir.

Ne zaman ? Herhalde 2011 ortalarından itibaren.



Çözüm Nedir ?

Sağlık giderlerini paylaşmaktır. Sağlık giderlerine halkın da katılmasıdır. Bunun başka bir sihirli yolu yoktur. Belirttiğimiz gibi, şu anda yürütülen ve tüm sağlık giderlerini SGK ve Maliye’ nin üzerine yüklemeye dayanan popülizm uygulamasına kaynak dayanmaz. Türkiye bütçesinin tümünü sağlığa harcasanız yine yetmez. Bu politikanın sınırı ve sonu yoktur.



Bu nedenle, sağlıktaki işlem bedelleri yeniden gözden geçirilmelidir. Alt sınırlar, gerçekçi maliyet hesabıyla belirlenmelidir. Fark serbest bırakılmalıdır. İsteyen vatandaş, istediği yere başvurabilmelidir. Her kuruluş da, kendi maliyetine göre fiyatlarını belirlemelidir. Vatandaşlar gönüllü olarak istediği hekim veya kuruluşu seçmeli, isterse bir işlemi yaptırmalı, işine gelmiyorsa yaptırmamalıdır.

Sağlık sisteminin gerçek ihtiyacı özgürlüktür. Şu anda dayatmalar, yasaklamalar, kısıtlamalar sağlık sisteminin elini kolunu bağlamış durumdadır. Hem kuruluşlar, hem hekimler bunalmış, nefes alamaz durumdadırlar.



Gelecek Sağlık Yönetimlerini Zor Günler Bekliyor

Finansal çıkmaz, önümüzdeki dönemde göreve gelecek sağlık yönetimlerinin en büyük sorunudur.

Sağlık sisteminde birçok sorun, umutlar, hayaller, problemler büyük ölçüde genel seçimler ötesine ertelenmiş durumdadır.

2011 ortasından itibaren, sağlık sisteminin sorunlarının derinliği ve çıkmazları daha iyi görülecektir ve Türkiye, sağlıkta birçok şeyi yenden tartışmak zorunda kalacaktır.

Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı ile bazı hastanelerin özerkleştirilmesi-özelleştirilmesi ile, sağlık sistemi daha farklı bir sürece yönelecek ve bu süreç, farklı sonuçlar doğuracaktır.

Kesin olan şudur ki, aşırı popülizm politikası bazı siyasilere oy kazandırsa ve yarar sağlasa bile, önümüzdeki dönemde ülkeye ne büyük zararlar verdiği daha iyi anlaşılacak ve bu politika bir kez daha mahkum olacaktır.

Bunu hep birlikte göreceğiz.





10/02/2011

Doç. Dr. Paşa Göktaş


Dr Ulaş Mehmet Çamsarı

Please Log in or Create an account to join the conversation.

  • umc
  • umc's Avatar Topic Author
  • Offline
  • eksper üye
  • eksper üye
  • in musica veritas
More
13 years 1 month ago #6 by Hell_Spawn

ekşisözlük 'tam gün çalışma yasası' isimli başlıktan 58 numaralı entry'de wrote: iki şeyi akılda tutunuz:
1- yazarken "doktorlar" diye hepsini genellemeyin. bu ülkede 3 özel hastanede hasta ameliyat edip öğleden sonra üniversite hastanesindeki odasına dönen doktorlar var ya da öğleden sonra 3'te tükkana kaçtığı için hastanede bulunmayan doktorlar mevcut. ama tam gün yasasının çalışma süresini hiçbir şekilde etkilemediği, sadece aynı işe daha fazla para alacağı için sesini çıkartmayan bir çoğunluk da var. hepsini aynı kefeye koymayın.
2- dalında isim yapmış, bundan dolayı her daim hastası hazır olacak hekimler, aylık 5000 lira için mevcut sistemlerini terk etmezler. burada yazılar yazılır rahatlanılır. ama maddi durumu uygun olanlar, kendilerine ya da yakınlarına bir şeyler olduğunda "aman hoca bizi kurtar" diye soluğu yine bunların kapısında alacaktır.

bu nedenle yasa çok az doktoru "arzu edildiği biçimde" etkileyecek. neler öngörülebilir?
1- döner sermaye, şu an devlette çalışıp özelde çalışmayan doktorları etkileyen tek husustur. şimdi döner sermaye azalacak ve döner sermaye olarak dağıtılan para maaş olarak doktora verilecek. böylece daha az döner sermaye nedeniyle doktor daha az kasacak. randevu süreleri artabilir. şimdi başvurup şubat sonuna tetkik randevusu alırsanız, işlem için özel merkezlere başvuracaksınız.
2- su başlarını tutmuş profesörler, emekliye ayrılacaklar. bunlar, zaten çalıştıkları özel hastane ve üniversitelere devam edecekler. bu adamların hastası her daim hazır olacaktır. şimdi bir de özel yatak ücreti vs gündeme gelecek.
3- üniversitelerdeki doçentler profesör olana kadar, devlet hastanelerindeki doçentler bir yere şef / şef muavini / başhekim olarak atanma ihtimalleri nedeniyle devletle ilişkilerini kesemez. yeni dönemin gözde adamları bunlar olacak. bu hekimler hastane bünyesinde özel muayene yapacaklar ve kapıları hınca hınç dolu olacak. bu defa da ameliyat yapan hekimlerin yatak ve ameliyat günü sınırlamaları nedeniyle, ameliyat olması gereken hastalar ameliyat kararı kesinleştikten sonra uzun bekleme sürelerine girecekler.
4- bu nedene, kliniklerde acil olmayan ameliyatlarda bir yüklenme olacak ve poliklinikten yatan hasta oranları azalacak. bu hastalar ameliyat için gün verilip, ameliyat öncesi rutinleri tamamlanmak adına, ameliyattan bir iki gün önce hastaneye yatmak üzere evlerine gönderilecekler. bu bekleme süreleri büyük hastanelerde ay zarfına uzayacak.
5- uzun bekleme sürelerini göze alamayanlar, durumları uygun ise yine özel hastanelere gidecekler.
6- taşradaki hekimler, büyük merkezlere daha fazla oranda hasta sevk edip daha az komplike vakalarla uğraşmayı tercih edecek. kendisini görece düşük bir ücret ve yüksek sorumluluk tazmiatlarından korumak adına bu davranış rahatça anlaşılabilir. hanginiz olsa öyle yaparsınız. büyük merkezlerdeki tablo ise zaten yukarıda anlattığım gibi olacağı için ciddi sıkıntılar çıkacağını rahatça söyleyebiliriz.

yasanın yürürlüğe girmesi ile herşeyin bir anda ütopik bir biçimde değişmesini bekleyenler için üzgünüm.
arkadaşlar, hayatınızın hangi alanında daha yüksek kaliteye daha ucuza sahip olabilirsiniz? sağlık kutsal bir değer ve bir nimettir. ancak sunulan hizmet fabrikadan çıkan standart bir mal değildir. her yerden aynı kalitede alamazsınız. bazen sizi başladığınızdan daha kötü bir yere çıkartabilecek bir "hizmet" halini alabilir. kendine güvenen kaliteli işler çıkaran hekimlerin, diğerleriyle aynı ücrete tabi olmasını içeren bir homojenizasyon mümkün değil.

bu nedenle neler yapmayacağız?
1- yukarıda madde madde verdiğim hususları düşünerek, yaşasın diye teneke çalmaktan, doktorların tamamını aynı kefeye koymaktan vazgeçeceğiz.
2 işin arz kısmını "düzelttikten" sonra, talep için ne güzellikler geleceğini de düşünmeye başlayacağız. biz sgk'lılar özel sağlık sigortaları için hazır mıyız?
3- başka meslek dallarını içeren kıyaslamalarla komik duruma düşmeyeceğiz.

sağlıklı günler dilerim.


Ali Murat Pussane

Please Log in or Create an account to join the conversation.

More
13 years 1 month ago - 13 years 1 month ago #7 by Hell_Spawn
Bu konuda çok şey yazmak enine boyuna derli toplu düşünüp fikir beyan etmek lazım, oysa şu anda onu yapacak vaktim olmadığından, sık sık takip ettiğim ekşisözlükten konuyla ilgili beğendiğim ve savunduğum fikirleri buraya alıntılıyorum..

ekşisözlük 'tam gün çalışma yasası' isimli başlıktan 55 numaralı entry'de wrote: şimdi ben bu ülkedeki ilk sözleşmeli çalışan hekimlerden biriyim. o zaman bize dendi ki efendim şu kadar mayış alacaksınız, bunun yanında döner sermaye alacaksınız ve en güzeli size yılda dört maaş ikramiye ödenecek ancak siz devletin ihtiyaç duyduğu yerde çalışacaksınız.

gençtim, inandım, gittim. oralarda, sizin hiç bilmediğiniz bir yerde çalıştım. lan konuşacak birisi bile yoktu. düşün işte sıkıldığım zaman portakal teyze ile (allah rahmet eylesin) romatizmaları hakkında konuşuyorduk. sonuç ne oldu sizce ?.

ilk üç ay bir kuruş maaş alamadım. giderken annemin, benim itirazlarıma rağmen zorla yanıma verdiği bulguru yedim üç öğün. sigara alabilecekparam kalmadığı için az kaldı sigarayı bırakıyordum. sonunda bir maaş ve komik sayılabilecek bir döner sermaye aldım. ikramiye mi? kimse bir daha bahsini duymadı.

şimdi önüme bir tasarı geliyor yine. adı tam gün yasası. bakanlığın sitesine öylesine bir bakarsan allah bu doktorların belasını dersin. valla bak dersin.

al bak de:
www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-8683/eski2yeni.html

şimdi biraz derine inelim. küçük harfleri okuyalım. bak orada bir parantez içi var gördün mü? işte o bizim belimizi büküyor. ne diyor orada? üst limit. yani ağzınla kuş tutman bile yetmeyecek bu rakamlar için. hastanede veya ocakta yaşaman gerekecek.

ince ayrıntılara bakarsan özetle (zaten daha önce de söylenmiş) yasa tasarısı hekime bir şey getirmiyor.
peki hadi bizi yani hekimleri siktiret, hastaya bi güzellik getiriyor mu? teoride evet. nefis olacak gibi gözüküyor. pratikte ise cuk canım hiç bir şey değişmeyecek. hatta ben korkuyorum, yakında devlet hastaneleri çalıştıracak doktor bulamayacak..

kapitalizmin altın kuralıdır. parayı veren düdüğü çalar. özel hastaneler başta hekimlere kırmızı halı sunacak ve hekimleri kendine alacak. sonra diyecek ki "bak devlet hastanesi doktorsuzluktan çalışamıyor. gel sen onu kapat ben sana hizmet vereyim." devlet te "aa ne güzel fikir" diyecek. kapatacak devlet hastanelerini. tüm sistem para kazanma amacıyla kurulmuş hastanelere kalınca ne mi olacak?

siz hastalar sikko belgeseli olacaksınız, biz doktorlar işsiz kalacağız.

iyi niyetle "olmaz lan bu" diyenler var ise eski bir atasözünü hatırlatmak isterim:

görünen köy kılavuz istemez.


Ali Murat Pussane

Please Log in or Create an account to join the conversation.

More
13 years 1 month ago #8 by drpace
Sevgili Ulaş abi, güzel yazınız için çok teşekkur ederim. Bizlere okyanus ötesindeki durumu anlatıp gerekli çıkarımları yapabilmemizi sağladığınız için. Devamlı değişen sağlık politikaları aslında işin siyasi ve ticari ilişkiler sonucu olduğunu kolayca gösteriyor.

Please Log in or Create an account to join the conversation.

More
13 years 1 month ago - 13 years 1 month ago #9 by umc
Her şeyi anladım da, kaç yıllık profesörlere hasta bakımı için ödedikleri parayı bir günlük uzmanla aynı tutmak haksızlıktır. Ya sabit maaşını ona göre ayarlarsın, ya da hast bakım ücretini adaletli dağıtırsın. Bu sistem görünürde akademik hayatını canlandıracak gibi görünse de hocalara "ya bu kötü koşullarda çalışacaksın, ya da özel hayatta başının çaresine bakacaksın" diyerek üniversitelerden kaçıracaktır, ki kaçırmaya başlamıştır. Kaçan hocalar ya özel üniversitelere ya da özel sektöre gidecektir. Uzun vadede bu uygulama Amerikan sisteminin (kapitalist) sistemin istediği gibi sağlıkta ve sağlık eğitiminde devletin elini ciddi şeklide zayıflatacak, kalifiye hekimin devlet bünyesindeki akademik merkezlerde çalışmasını teşvik etmeyecektir, ve kalifiye tüm hekim ve hocaları özel sektöre ya da özel akademik merkezlere mecbur bırakacaktır. Bu da uluslararası sağlık kartellerinin Türkiye'ye girmesine çanak tutacak, ve özel sektörü canlandıracaktır. Bu planlar 10 yıldır yapılmış olup uygulamaya geçirilmesi aşama aşama bugünlere kalmıştır, ve "başarıyla" gerçekleştirilmektedir. İşin acı tarafı bunlar üniversiteleri canlandırma , adalet, "ne kadar hasta bak o kadar kazan" gibi sahte sloganlarla hükümetin seçim masasında meze olurken aslında gerçekte Batı tabanlı kartellerin Türkiye pazarını biraz daha ele geçirmek katettikleri aşamalardan bir tanesidir. Bundan sonraki aşamalar, Amerikan sağlık markalarının Türkiye'yi parsellemesi aşamasıdır. Bunun ilk girişimleri Johns Hopkins tarafından açılan hastane ve bunun reklamının yapılması için hazırlanan "doktorlar" dizi projesidir. Bu tip girişimler az gelişmiş ve sömürge şeklinde işletilen başka ülkelerde çoktan başka aşamalara geçmiştir. Örneğin Johns Hopkins Singapur'da, Harvard Dubai'de, Cleveland Clinic Abu-Dhabi'de benzer operasyonları sürdürmektedirler. Arap ve Uzak Doğu pazarından sonra , sağlık kartelleri gözlerini Türkiye'ye dikmiştir, çünkü Turkiye'nin ekonomisi, nufüsu çok büyüktür ve sağlık hizmetlerinde yeterli elemanı çok fazladır. Bun gibi karteller için çok büyük bir potansiyeldir.

Benim şu andaki fikrimce, üniversitelerdeki tam gün yasası, daha önce özel tıp fakültelerinin açılması ile delinen sağlıktan devletin elinin çekilmesi ve kartellere emanet edilmesi büyük projesinin parçalarından biridir. İşin komik tarafı bu proje Amerika'da halen geçerli olan projedir ve Amerika bu sistemi değiştirebilmek için var gücüyle çabalamaktayken -ki Obama hükümeti tarafından denenmiş ama cumhuriyetçilerin, sağlık,sigorta kartellerinin baskısı ile başarılamamıştır- bizim gibi gelişmekte olan ülkelere daha iyi sömürmelerine olanak sağlayacak bu sistemleri ihraç etmeye çalışmaktadırlar.

Peki nesi kötüdür sağlık eğitiminin ve sağlık hizmetinin devletten alınması ve özele verilmesi?

1-Eğitim perspektifi : parası ve olanağı olmayan anadolu'nun köyünden gelen bir genç A sınıfı devlet fakültesini kazanıp birinci sınıf tıp eğitimi alabiliyor normal koşullarda. Yeni sistemde özel tıp fakültelerinin devletin elinden parası çok olan öğrencilerin parayla A sınıfı hocayı devletin elinde alabilen özel tıp fakültesine kaptırmaktadır. Ve uzun dönemde parası olan "özel ders" mantığıyla "iyi hocadan" "iyi olanaklardan faydalanarak" hekim olabiliyorken, parası olmayan gariban eskiden devlet tarafından sadece sınav başarısı ile verilen bu olanaktan artık yararlanamayacaktır. Amerika'daki mevcut sistem budur. Parası olmayan iyi tıp fakültesine kazansa da gidemez. Bu sebepten ABD doktorunu 200 bin dolara yetiştirmektedir ve tüm dünyadan doktor dilenmektedir. Yabancı hekimlerinin ABD'de ihtisas yapabiliyor olmasının tek sebebi ABD'nin batmış sisteminde doktoru ucuza yetiştiremeyi becerememesi ve bunun sonucunda sağlık hizmetlerinin yüzde 50 den fazlasında Türkiye gibi ülkelerin bedavaya yetiştirdiği eş ve daha yüksek kalitedeki hekimlere muhtaç olmasıdır.

2-Hizmet perspektifi : parası ve olanağı olmayan vatandaş eskiden A sınıfı üniversite ya da devlet hastanesinde birinci sınıf hocadan birinci sınıf sağlık hizmetini çok ucuza alabilecekken, özel hastanelerin ve özel universitelerin devlet kurumlarından zulmedilen A sınıfı hocaların kendi kadrolarına kaptırmasından dolayı bundan böyle aynı hizmeti alamayacaklardır, bu hizmeti sadece parası olanlar ya da Amerika'Da olduğu gibi "iyi sigortası" olanlar alabilecektir. Bu sistem ABD'de göçmüştür ve geriye dönmeye çalışılmaktadır. Çığrından çıkmış olan sisteme devlet "government health plan" gibi projelerle -obama'nın kabul edilmeyen ömerisi buydu- yeniden girmeye çalışmaktadır. Obama yönetimi bunun için uğraşıyor ama ilaç, sigorta şirktleri ve zengin hastaneler bu işe o denli karşılar ki, bu işlem bir türlü yapılamamıştır.

İşte Türkiye'nin iyi bir şey zannettiği sağlıkta özelleştirme harekatının geleceği nokta Amerika'daki mevcut duruma benzer bir duruma yol açacaktır. Öyle ya, onlara ne Anadolu çocuğundan, onlara ne parası yok diye tedavi olamayandan, yeni pazar varsa yeni mallar var, allah daha çok versin...

Dr Ulaş Mehmet Çamsarı

Please Log in or Create an account to join the conversation.

  • umc
  • umc's Avatar Topic Author
  • Offline
  • eksper üye
  • eksper üye
  • in musica veritas
More
13 years 1 month ago - 13 years 1 month ago #10 by umc

Üniversite hastanelerindeki yeni dönemi iyi tanımlamamız ve anlamamız gerekiyor. Yeni dönemin en önemli yeniliği genel sağlık politikalarıyla uyumlu olarak üniversite hastanelerinde vatandaşların ceplerinden ödemek zorunda kaldıkları ücretleri artık ödemeyecek olmalarıdır.

Performans sistemi daha esnek olarak yıllardır üniversite hastanelerinde zaten uygulanmaktadır. Adı performans sistemi olmasa da çalışma mekanizması ve sonuçları, yeni uygulanacak sisteme bir yönüyle benzerlik göstermektedir.

Performans sistemleri iki taralı çalışmalıdır. Sistem hizmet sunanların çalışmalarını teşvik etmelidir. Yani onlara daha iyi ücretler ödemelidir. Diğer taraftan hizmeti alanlar açısından hizmete ulaşımı kolaylaştırmalı ve sağlık hizmetlerinde adaleti sağlamalı, hastane organizasyonlarının etkinliğini ve verimliliğini artırmalarını teşvik etmelidir.

Ancak eski uygulama daha az kurallı ve tek taraflı çalışmaktaydı. Çoğu hastanın mecbur kalarak ve büyük bir memnuniyetsizlikle ödedikleri “hoca farkı” ile oluşan gelir havuzundan öğretim üyeleri performans ücreti alıyorlardı. Nasıl eskiden hasta bakma çabası teşvik edildiyse, hastalara ayrılan zaman azalmadıysa yeni sistemde de aynı dinamikler devam edecektir. Tek fark doktora ödemeyi vatandaş yerine devlet yapacaktır.

Yeni performans sistemi iki taraflı işleyecektir. Hastanede yapılan işlemler daha etkin kayıt altına alınacak. Hekimlerin yanında hastanenin de etkinliği ve verimliliği ile hasta memnuniyeti takip edilerek doktorların ödemesinde bir kriter olacaktır.

Eski uygulamada tıp fakültesinde bir doktor ne kadar çok özel hasta bakar ise o kadar çok yüksek ek ödeme alabiliyordu. Ancak bunun dışında hiçbir kural yok idi. Tıp fakültelerinde yeni uygulanacak performans sistemine bazı öğretim üyelerince “mahalle baskısı” oluşturulmasının ana sebebi sistemin kamu yararına çift taraflı işleyen çağdaş sağlık yönetim kurallarını içermesidir.

Yeni performans sistem de tabiî ki tıp fakültesi hastanelerine başvuran hastaların geri çevrilmeden, ileri tarihlere randevu verilmeden, yani bekletilmeden hizmet almalarını teşvik etmektedir. Burada eski uygulamada da olduğu gibi gereksiz bir şekilde daha fazla hasta bakma çabasından söz etmek ne derece doğrudur.

Eski uygulamadan farklı olarak yeni sistem bireysel olarak öğretim görevlisinin tek başına hasta bakmasını teşvik etmemektedir. Yeni performans sistemi öğretim görevlisinin ekibini daha etkin kullanmasını teşvik etmekte, akademik bilgi ve tecrübesinin daha çok hastaya hizmet vermesine zemin hazırlamaktadır. Bu anlamda daha çok hastanın hizmet alacağı ifade ediliyorsa bu tabi ki doğrudur. Öğretim üyelerinin bizzat ekibinin yanında daha çok yer almak suretiyle daha çok hastaya hizmet vermesi hasta bakım kalitesini artırarak tıbbi hataları da en aza indirecektir.

Tıp fakültelerindeki eski uygulamada hastaların sadece %15 öğretim üyelerinden özel muayene ücreti alarak hizmet alma şansına sahiplerdi. Bazı öğretim görevlilerince bu hastalara daha çok zaman ayrıldığı için daha az tetkik yapıldığı ve bu nedenle sağlık harcamalarının artmadığı ifade edilmektedir. Ancak çoğu zaman hastalar, tetkiklerini aylar sonrası yapılmayıp zamanında yapılması için özel muayene ücretini ödediklerini ifade etmektedirler.

Sağlık hizmetlerinin organizasyonunda üçüncü basamak sağlık hizmeti sunmak için organize olmuş tıp fakülteleri hastanelerinden ve orada çalışan hekimlerden koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik olarak bireysel başarılarını ölçecek performans kriteri koymak teknik olarak doğru değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin ve bireyi hastalıktan korumaya yönelik performans kriterleri o kişinin teknik olarak aile hekimine yönelik konulabilmektedir. Bu amaçla aile hekimliği sisteminde koruyucu hekimliğe yönelik performans kriterleri bulunmakta ve yenileri eklenmektedir. Ayrıca aile hekimliğine geçilmeden önce Sağlık Bakanlığının performans sisteminde birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışan personelin performans kriterlerini koruyucu sağlık hizmetlerindeki başarılarına endekslenmişti.

Performans sistemi konusundaki yanlış değerlendirmelerin başında sistemin sadece niteliği değerlendirdiği kaliteyi ve tıbbi sonuçları değerlendirmediği ifade edilmektedir. Tıbbi hizmetlerde ya süreci ya da çıktıyı ölçerek bir değerlendirme yapabilirsiniz. Bugün Dünyada sadece çıktının ölçülmesi konusunda çalışmalar henüz yenidir. Hastane bazında yeni olan çalışmalar henüz kapsamlı olarak hekim bazına indirgenememiştir. Bu nedenle yaygın olarak Dünyada olduğu gibi ülkemizde süreç ölçümleri ve değerlendirmeleri yapılmaktadır. 8 yıldır Sağlık Bakanlığında uygulanan performans sisteminin “nitelik “kısmı süreçleri ölçerek gerçekleşmektedir. Kurumsal performans uygulaması olarak ifade edilen uygulama, hastanedeki 500 üzerindeki sürecin düzenli izlenmesini ve değerlendirilmesini sağlamaktadır. Daha iyi klinik başarı elde edilmensine yönelik yüzlerce kuralı içermektedir. Bir hastanede kurumsal performans yüksek değil ise orada çok hasta bakılmasından dolayı bireysel performansın getirisi olmamaktadır. Üniversite hastanelerinde de yeni performans sistemi niceliğin yanında hizmetin niteliğinin ölçülmesini de içermektedir.

Yeni dönemde üniversite hastanelerinde performans sistemini en iyi şekilde işlemesi hasta güvenliği ve memnuniyetinin artması için üniversite hastanelerinin gelir-gider dengesinin sağlanması gerekmektedir. Buna yönelik önceki yıl çıkarılan bir Kanun ile gelir-gider dengesi bozuk olan 22 üniversite hastanesine 400 milyon TL bir kaynak aktarılarak, birikmiş borçlarının ödenmesi sağlanmaktadır. Ayrıca hoca farkının kaldırılmasından dolayı üniversite hastanelerinin 500 milyon TL gelir kaybının kalıcı olarak telafisi için gerekli çalışmalarda son aşamaya gelinmiştir. Açıkça görülmektedir ki yeni dönemde üniversite hastanelerinin finansal yapıları güçlendirilmektedir. Finansal yapının güçlendirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için SGK’ca üniversite hastanelerine uygulanacak hastane ödeme mekanizması önem taşımaktadır. Performans sistemine yönelik yanlış değerlendirmeler “global bütçeleme“ hastane ödeme mekanizmasına yönelikte olmaktadır. Üniversite yönetimlerince global bütçeleme tekniği bir tehdit olarak algılanmaktadır. Ancak bu model DRG ile birlikte Dünyada yaygın kullanılan hastane ödeme yöntemidir. Global bütçeleme ve DRG aynı hizmet basamağında yer alan üniversite hastanelerine daha iyi kaynak tahsis edilmesine ve bu kaynağın aralarında adaletli bir şekilde paylaştırılmasına imkan vermektedir. Global bütçeleme ve DRG sistemi üniversite hastanelerinin zarar etmemesi için en iyi seçenektir.

Sağlık eğitimi ve bilimi özelliği gereği hastane ortamlarında ve hastalarla birlikte olmayı gerektirmektedir. Yeterli sayıda hastayı hocasıyla birlikte değerlendiremeyen asistanların yeterince eğitildiklerinden bahsedemeyiz. TUS’da asistanların, daha çok hasta görmek ve daha iyi eğitim almak adına son yıllarda Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerine ilk tercihlerinde yer verdikleri görülmektedir. Üniversite hastanelerinde bir öğretim üyesi başına düşen günlük hasta sayısının 3 olduğu bilinmektedir. Bu rakamlar çok küçük rakamlardır. Bu rakamın iki katına çıkmasının üniversitelerde bilim üretimini engelleyeceğini ve hatta sağlık eğitimini sekteye uğratacağını savunmak yersiz görülmektedir. Ancak bu rakamın iki katına çıkması, daha çok hastanın öğretim görevlisi ile buluşmasını ve asistanların daha çok hocasıyla birlikte hasta görmesi sonucu sağlık eğitimini güçlendirmesini sağlayacaktır. Eğitimde bilimsel çalışmada sonuç olarak zaman ile sınırlıdır. Yeni dönemde üniversite hastanelerinde saat 14 ‘ten sonra özel muayenede geçen süreler, asistan eğitimi ve bilimsel çalışma yapmak, hastalarla daha çok birlikte olmak için geçirilecektir. Bu şekilde geçen zamanlar için de öğretim görevlilerine eski gelirlerini sağlamaları için performans ödemeleri yapılacaktır. Bu ödemelerde sadece bakılan hasta sayısı etkili olmayıp eğitimde geçen süreleri ve bilimsel çalışmaları da dikkate alınarak belirlenecektir.

Dr.Mehmet Demir / Medimagazin


Dr Ulaş Mehmet Çamsarı

Please Log in or Create an account to join the conversation.

  • umc
  • umc's Avatar Topic Author
  • Offline
  • eksper üye
  • eksper üye
  • in musica veritas
More
Time to create page: 0.440 seconds